Sayfalar

29 Eylül 2010 Çarşamba

Anneannemiz geliyorrrr

Bugün tatlı bir telaşla uyandık. Çünkü anneannemiz geliyor :))
Liya'ya da gün doğdu şımarırda şımarır artık :)
Olsun şımarsın her gün görmüyor ya anneannesini.

Artık gelenin gidenin herşeyin bilincinde. Önceden şu geliyor bu geliyor dediğimde pek ilgilenmezdi çünkü ne demek istediğimi anlamazdı haliyle.

Ama şimdi annanne geliyor kızım diyince heyecanlanıyor el vuruyor  ama arkasına da dede? diye sormayı ihmal  etmiyor. Yok kızım dede gelmiyor diyince elleriyle yok yapıyor kuzum :) Tabi alıştı doğduğundan beri anneanne ile dede hep birlikte geldiler. Biz Ankara'ya gidince de hep ikisi yanyanaydı. Şimdi haklı olarak anneannenin yanında dedeyi de bekliyor :) Ama bu sefer dedemiz tekirdağ'da işte olduğundan anneanne yalnız geliyor. Bakalım Liya dedeyi çok arıyacak mı?

Liya 3 gündür günaydın, merhaba ve hemencecik kelimelerini söylüyor. Ama yine Liyaca me habaaa, gun adinnn, hemen cecit :))) O kadar zorlanarak üstüne basa basa söylüyorki çok şirin oluyor. En kısa zamanda söylerken videoya çekip yükleyeceğim buraya ki hatıra kalsın kendiside ilerde seyredince mutlu olsun.

27 Eylül 2010 Pazartesi

Okul=kulak :)

Bugün Liya beni çok şaşırttı.
Devamlı bizimle birlikte oynar, biz hangi odaya gitsek yanımızda biterdi. 2 sn yanından ayrılamazdık.
Ama bugün ilk defa elimden tuttu beni mutfağa götürdü, sandalyeyi gösterip otur dedi. Ben oturuncada koşa koşa oturma odasına gitti. Önce ne yapmak istediğini anlamadım peşinden gittim. Ama o tekrar beni mutfağa götürüp sandalyeye oturttu. Ben de gizli gizli odada ne yapıyor diye baktımki topunu almış hoppa diye havaya atıyor sonra tekrar alıyor atıyor.
Yani inanması güç ama tek başına oyun oynamak istemiş miniğim :) Beni görünce geleyimmi kızım dedim ııııhh dit dedi :) Ben mutfağa giderken de baybayyy diyor. 5- 10 dk. kadar bu şekilde oynadıktan sonra koşarak yanıma gelip Annneemmm diye bacaklarıma sarıldı. Sanki seni özledim der gibi :))
Şimdi de ablamızın boyalarını aldık rakamları boyuyor. (ablamız duymasın)

Liya'nın kendince bazı kelimeler arası bağlantıları bazen çok komik oluyor.
Mesela çok küçükten beri okul kelimesini kulak kelimesiyle bağdaştırmıştı :)) Nasıl mı keşfettim?1 yaşlarında falan ablayı soruyorum nerde kızım ablan diye adda diyor hayır diyorum okula gitti. Bu dialogumuz bir kaç defa tekrarlandıktan sonra soruyorum kızım abla nerde kulağını tutup çekiştiriyor. Alla allahhh bu çocuk niye kulağını çekiyor yoksa kulağımı ağrıyor falan derken benim sorum üzerine kulağını çektiğini farettim :)) meğer okula gitti dediğimi kulak olarak algılıyormuş :)) şimdi ne zaman abla nerde desem kulağını tutar bu böyle kalacak herhalde :))
Biraz önce sohbet ediyorduk baba nereye gitti kızım ? şişee (işe) :)) Abla nereye gitti kızım ? Yine kulağa yapışıldı :))

22 Eylül 2010 Çarşamba

Ateş..

2 gündür Liya ateşleniyor. Öyle çok fazla değil ama sinir bozucu yani. Hemen hemen bu ilk diyebilirim. Önceleri de birkaç kere oldu ama 1 kere verdiğim şurupla geçen cinstendi.
Bakıyorum ateş 38 derece hemen ibufen veriyorum yarım saate kalmadan düşürüyor. Sonra aradan 7-8 saat geçiyor oh diyorum sanırım yükselmeyecek ama pat diye yükseliyor hemen anlıyorum gözleri düşüyor yatacak yer arıyor. Anne olmak böyle birşey sanırım küçücük bir farklılığı hemen anlayabiliyor insan. Mesela sütünü içerken herzaman alnı terler bakıyorum terleme yok bir ölçüyorum ateş çıkmış. Ayaklarını kontrol ediyorum soğuksa ateş vardır. İşte ne biliyim gözleri yaşarıyorsa ateş başlamıştır. Bunun gibi küçük ama önemli ayrıntılar...
Dün gün boyu hiç çıkmayan ateşi gece tekrarlayınca bu ateş bizimle dalga geçiyor kökten çözüm bulmam lazım diye hemen doktorumuzdan randevu aldım. Gittik ama gitmeden Liya'ya ne diller döktüm. Doktor amca sırtını dinleyecek göğsünü dinleyecek. Kulaklarına bakacak. Boğazına bakacak vs. Durmadan anlattım ağlamasın diye. Çünkü bu günlerde yabancı fobisi başladı çocukta yabancı biri gülümsese bacaklarıma sarılıp ağlıyor nasıl yeneceğim bilmiyorum. Neyse bizim doktor muayene sonrası topitop verir bunu Liya'ya defalarca söylediğimden yanıma bir topitop aldım ne olur ne olmaz diye.
Doktor muayeneye başladığında korktuğum oldu eline şekeri vermeme rağmen kıyamet koptu. Sanki sabahtan beri konuşan ben değil, başıyla devamlı tamam diyede onaylayan o değil:)
Allahtan güzel şeyler söyledi doktorumuz. boyumuz 83 cm kilomuz 12400 gr. imiş
ciğerlerinde kulaklarında birşey yokmuş.
kalp atışları çok düzgün dedi fakat boğazda hafif bir kızarıklık var o da antibiyotik gerektirmez viral enfeksiyon ateş düşürücü ve peditus la geçireceğiz dedi. Vitamin sordum gerek olmadığını gayet sağlıklı olduğunu söyledi
Çıkarken uzun zamandır aklıma takılan şu kansızlık olayını bir sorayım  dedim kansız değil bu çocuk olsa yüzünden belli olur zaten rengi falan yerinde çocuğu boş yere  ağlatmayalım dedi. İçim rahatladı.
Ateşi çıksada çıkmasada 6 saatte bir ilacını içir 2-3 gün dedi. Bende eve geldim ilacını içirdim şimdi uyuyor meleğim.
Bir an önce iyileş kuzum ya ben seni böyle görmeye alışık değilimmm... :((

Doktora gitmeden çektiğim video halsiz halsiz sorduklarıma cevap vermeye çalışıyor

Untitled from funda yigit on Vimeo.

14 Eylül 2010 Salı

EVİM EVİM GÜZEL EVİM

Bayramda Ankara'daydık.
Kısa bir tatildi bizim için güzeldi ama Liya sanırım kalabalığa alışık olmadığı için biraz sıkıldı.
Geçen cumartesi yola çıktık, geze geze gidelim dedik yolumuzu değiştirdik. Her zaman kırşehir kırıkkale ankara yapardık. Bu sefer ürgüp, nevşehir, şereflikoçhisar, ankara yaptık. Tabi tuz gölünede uğradık. Daha önce tuz gölüne gittiğimizde ayak bileklerimize kadar su olurdu. Bu sefer sıcaklardan dolayı baya bir kurumuş. Ancak küçük küçük çukurlarda su vardı her taraf kuru tuz idi. Liya çok sevdi ama çünkü tam ona göreydi çukurlar :) Hiç gitmek istemedi ordan. Akşam üzeri ancak Ankara'ya varabildik. 
İlk günler iyiydi. Ama daha sonra ev kalabalıklaştıkça Liya huysuzlanmaya bana daha bir düşmeye başladı. Artık o kadar abarttı ki biri ona bakıp gülümsese annnemmm diye bacaklarıma yapışıyordu. Sanki biri alıp götürecek onu. O yüzden bayramda gittiğimiz yerlerde rahat olamadık. Bir an önce eve gelmek için can attım diyebilirim.
Neyseki şimdi evimizdeyiz ve Liya yine eski sakin huzurlu haline döndü. Bu seferde dün ishal başladı. Yatana kadar 6-7 bez kirlettiği gibi şimdiye kadar ilk defa gece 2 kez bezini kirletti. Hiç bu şekilde olmamıştı. Ya hava değişikliği ya da yediği bir şey dokundu. Çok şükür ateşi falan yok ama iştahı azaldı. artık patates haşladım yoğurdunun içine ezdim. bir yerde okumuştum patates haşlamasını yoğurtla birlikte vermek gerekiyormuş. Şeftali de  yedi. Bugün 2 kez yaptı. Atlatıyoruz inş.
Bakalım yarında Hakan'ın bir öğrencisinin düğünü var açıkhavada Liya bugünki gibi olursa gideriz yoksa gidemeyiz artık kısmet. Yarın ola hayrola....    

Burada da su var diye gösteriyor :)

Her bulduğu çukura daldı :)

Nerdeyse bütün göl kurumuş sıcaktan dolayı. Su çok uzakta gidemedik oraya kadar



Çok mutlu kuzum :)









Gölgesine çok şaşırdı :))

Anneannesi ve dedesiyle birlikte

Bayramdan 1 gün önce imaj ablaya ait :)



Bayramın 2. günü 2. kıyafeti. Daha önce bahsettiğim giydiremem dediğim elbisesini ilk gün giydirdim. fakat fotoğraf çekmeye hiç fırsatımız olmadı. Kirlettiği için 2. gün sonradan aldığım kıyafetini giydirmek zorunda kaldım.



Offf çok yoruldu benim kızım :))

Liya'nın kuzeni Eslina. sarılmak istiyor ama bizim cadı itip duruyor kızı. Doğrudürüst bir pozlarını yakalayamadım maalesef :(



Hülya halası, ablası, Erdem ve Melis ile Hilal halasındayız.

Bu da bahsettiğim kalabalık krizlerine girmiş hali.

2 Eylül 2010 Perşembe

YENİ REKLAM YILDIZI LİYA :)

Evet evet kızım dijitürk yıldızı oldu :))


Bugün Kayseriparka gittik 11 gibi.. Amacım Liya'nın uyku vaktine kadar eksik kalan bayram alışverişimizi bitirmekti. Tabi evdeki hesap çarşıya uymuyor o başka.

Daha önce yazdığım gibi o elbiseyi giydirememe endişesiyle alternatif kıyafet hazırlama telaşına girdim. 2 gün önce bir etek almıştım Liya'ya. Bugünde askılı bluzünü ve yarımkol tek düğme ceketini aldım. Onun kıyafet işi tamamlandı nihayet içim rahat etti.

Tam işimiz bitti dönerken Avm de dijitürk tanıtımı varmış. Liya çok ilgi gösterdi bizim diji koltuğuna tabi ordakilerde Liya'ya :)

Hemen Liya koltuğa oturdu poz verdi tv seyretti hosteslik yaptı yani fıstığım.

Aksi gibi fotoğraf makinesini evde bırakmışım. Telefonla çektim artık.

Alışveriş, reklam yıldızlığı derken biraz geç kaldık haliyle. Liya'nın uykusu iyice geldi, tabi bizde o arabasında uyumasın diye şaklabanlık yaptık. Hayır şimdi arabada uyuyakalacak eve gelince uyanacak ve bir daha uyumayacak, uykuyu alamadığından da huysuz olacak. Hem o hem biz yıpranacağız. Ama başardık eve gelene kadar uyanık tutmayı ve cadım eve gelince mışıl mışıl uyudu.

Çok yoruldu tabii. Eeeee reklam yıldızı olmak kolay mı :)))